29 Mart 2012 Perşembe

İster ye , İste kullan !

Geçenlerde bir arkadaşımın yenilebilir yemek kitabının yapıldığını söylemesi üzerine merak edip konuyu araştırmaya karar verdim ve google tahminleyici sayesinde konuya gelebilmek bir hayli zaman aldı.Çünkü üreticilerin yaratıcılıkta sınır tanımadıklarını gördüm piyasada yenilebilir iç çamaşırı bile mevcutmuş :) yazıyı yazarken aklıma anasınıfında çubuk makarnalardan yaptığımız kolyeler geldi.Sizde bu konuda konsepte uygun ürünler görüp yazarsanız sevinirim
şimdi yemek kitabından bahsedeceğim.İç çamaşırını merak edenler için ise fotoğrafı ekledim.

Yemek ve sanat kitapları konusunda uzmanlaşan Gerstenberg Yayınevi için tasarlanan bu benzersiz eser, sınırlı sayıda hazırlandı.
 “Gerçek Yemek Kitabı” adı verilen pişirilebilir ve yenilebilir yemek kitabı, yüzde 100 taze makarna hamurundan oluşuyor.
 Kitabın hamurdan yapılma "sayfaları" üzerinde lazanya tarifi yazıyor. Yani hem malzemesi hem tarifi bir arada aynı pakette.



23 Mart 2012 Cuma

22 Mart 2012 Perşembe

16 Mart 2012 Cuma

https://apps.facebook.com/temsilcim/profile/21928
Linke tıkladıktan sonra uygulamaya izin verden sonra destek ver e tıklarsanız sevinirim.Arkadaşlar vaktinizi almayacak oy verin lütfen !

Bir çocuk gibi "Cesur Ol!"

Girişimcilik üzerine güzel bir paylaşım.Tavsiye ederim.

2011' in en iyi 10 filmi

 Sinema eleştirmenlerinden oluşan ntvmsnbc sinema jürisi en iyi 10 filmi okurları için seçti.Film fragmanlarının eklenmesi ile güzel bir paylaşım olmuş linkden bakabilirsiniz.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25308427/

12 Mart 2012 Pazartesi

Kısa Film Üzerine Söyleşi

Girişimcilik ve İşletmecilik kulübünün düzenlemiş olduğu Türkiye’de Kısa Film ve Kısa Filmcilik’ konulu söyleşide Ömer Sami Sevimli yer aldı.Kısa film hakkında oldukça doyurucu geçen etkinlikte gösterilen kısa film örnekleriyle de konu zenginleştirildi.Kısa filmin 20 dk'nın altında olması gerektiği , kısa film ile kısa video arasında ince bir çizginin olduğu ,başarılı filmlerde yaratıcılıkla beraber hayata dair izleyiciye verilecek elektriğin öneminden bahsedildi.Katılım olarak işletme ve iktisat öğrencilerinin çoğunlukta olduğu etkinlikte sorular film maliyetleri ve  filmlerden gelir elde etme üzerineydi.Bu konuda Çorumlu Nesimi Yetik'in sadece bir kaset ve kalitesiz bir el kamerası ile çekerek Altın Ayı ödülü kazanan Annem Sinema Öğreniyor filmi bu konuyu özetler nitelikteydi.Cep telefonu kamerasıyla kısa film çekmenin de mümkün olduğuda belirtildi.Bu konuda İphone ile çekilmiş uzun metrajlı filmin olduğunuda öğrendim.Ayrıca kısa filmi uzun metrajlı filme geçiş için köprü olarak görmediğini kısa filmin başlı başına farklı bir sanat olduğunu belirtildi.
Gösterilen filmlerden İsveç yapımı  Tune for two izleyicilerden en çok beğenilen örnekti.

2.Örnek ise yukarıda değindiğim gibi Nesimi Yetik'in annesini karşısına alarak çektiği Annem Sinema Öğreniyor.




Diğer bir film ise ünlü oyuncu Ahmet Yıldız'ın kızıyla beraber oynarak destek verdiği Amerika'nın Irak İşgali konulu Papatya filmi.Linkte Ömer Sami Sevimli'nin Ülke tv programında yönetmen ve Ahmet Yıldız'ın konuk olduğu röportajın sonunda film yer almakta.

Bosna'da geçen bir dram üzerine.Gazeteci miyiz yoksa insan mı sorusu üzerine.

http://dai.ly/9vPgpc Bu linkdeki kısa filmin yönetmenliği ise  Cahit Çeçen tarafından gerçekleştirilmiş.

İktisatçı Şakaları

İktisatçılarla ilgili birçok fıkra duymuşsunuzdur.Bu yazıda daha önce duymadıklarıma da rastladım.
http://www.bumindogrusoz.com/m.aspx?id=138

Kahve Dünyası

Sektöre etkili bir çıkış ile başlayan Kahve Dünyası tadından sonra başarıları ile de konuşulmaya başlandı.Güçlü rakiplerine rağmen kendisine özel ürünlerde yoğunlaşmayı tercih ederek sıyrılmayı tercih etti.Türk kahveli drajeleri ise favorim arasında.“2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti” projesi kapsamında ürettiği İstanbul 2010 Çikolatası Paketleri Uluslararası Ambalaj Tasarımı Yarışmasında  39 ülkeden 854 tasarımın katıldığı yarışmada yaratıcılık, fonksiyonellik ve tasarım kalitesi kriterleri ile “Pentawards”da Bronz Ödülü kazandı.
                  

11 Mart 2012 Pazar

Haber bültenlerinde artık görmeye alışık olduğumuz rekor denemeleri ile ilgili bu örnek gitar çalmam sebebiyle de oldukça ilgimi çekti.Gitar çalmanın ötesinde makinalaşmış bir örnek.














Stargate Stüdyoları


9 Mart 2012 Cuma

10 Yaratıcı QR Kod Kullanımı

QR code incelememde rastladığım bu güzel paylaşımı sizlerle paylaşmak istedim.
bknz: http://www.webrazzi.com/2012/01/31/10-yaratici-qr-kod/
Bank Asya 1. Lig’de Karşıyaka - Göztepe maçında ilginç bir olay yaşandu.Küfürlü pankart açmanın yasak olduğu maçlarda Karşıyakalı taraftar çözümü QR Code ile ifade ederek yaratıcı bir çözüm bulmuş , küfür ve kötü söz söylemeyi uygun bulmuyorum ancak çok yaratıcı bulduğumu da ifade etmeliyim :)
Karşıyaka taraftarlarının rakiplerine pankart açtığında bir anlam çıkaramayan Göztepeliler'den bazıları pankartı akıllı telefonlara okutarak küfürü keşfettiler.Bu haber sadece Türkiye gündemiyle kalmayıp ünlü İngiliz blogu offthepost’da yer aldı.“Liverpool ve Manchester United taraftarları bunu notlarınız arasına alın. Orjinalliğe tam not” yorumu yapıldı.
kaynak: http://www.offthepost.info/blog/2012/01/turkish-fans-send-abuse-via-qr-code-banner/

Hitit Üniversitesi İnternet ve Linux Etkinliği

Linux yazılımının irdelendiği konferansta İnternet Teknolojileri Derneği Başkanı Doç. Dr. Mustafa Akgül ve Linux Kullanıcıları Derneği'nden katılan konuşmacılar yer aldığı etkinlikte Linux'un sembolü ile öğrendiğim bilgiyi sizlerle paylaşacağım.Linux'un sahibi Linus Torvalds bilişim sektörü üzerine katılmak için gittiği  Avustralya'da bir hayvanat bahçesinde gezinirken bir penguen tarafından ısırılmasıyla Linus'ta penguenlere karşı sempati oluşur.Linux'un kurulması sırasında ise bir logo arayışına girilir ve Linus'un penguen sempatisi logo arayışı için karar vermesinde büyük etkisi olur.Ayrıca dikkat ederseniz eğer penguenin mutlluluğun yansıması olarak gülümseme ifadesi vardır.Bu sembolün belirlenmesinden önce güç ve başarı sembolü olan hayvanların kullanılması önerilir kartal, piranha, köpek balığı gibi ancak penguende karar verilmiştir.

8 Mart 2012 Perşembe

Burn'den Çarpıcı Bir Çalışma

‘İçindeki kıvılcım nasıl kocaman bir ateşe dönüşür’ sorusunun cevabını vermişler.Çekimler Kartalkaya'da gerçekleştirilmiş.

Kapitalizmin Mülkiyet Hukuku


 Lemi’nin bahçesinden incirleri toplayan küçük Osman, annesine yaptığı işin doğruluğunu kendince mantıklı bir şekilde anlatıyor. “Ben Lemi’nin incirlerini çalmadım. Bu incirler ağaçta yetişiyor. Ağacın incirlerini aldım. Bu incirler Lemi’nin değil. Lemi’nin kafasından, kolundan çıkmıyor. Asıl Lemi hırsız, ağacın incirlerine el koyuyor.” deyince cevap alamıyor

PEMBERTON’UN ECZANESİNDEN DÜNYAYA AÇILMAK

Coca-cola nın kurumsal geçmişinin 100 yılı aşkın olduğunu hepimiz bir şekilde biliriz. Peki coca cola nın yaklaşık bir yüzyıldır süregelen bu başarısının ve pazardaki süreklililğinin sebebi nedir? Bu durumu irdelemek coca cola‘nın 2.5 litrelik şişesinin iç kısmındaki yazıya odaklandığımda gerçekleşti. Coca cola firmasının içeceğinin şişesinin yıllara göre geçirdiği değişimin anlatıldığı kronolojik bir içerik buldum. Ayrıntılarda gizlenen bu görsel unsurun merak etme içgüdülerimi tetiklediği anda bir çok kıvılcım zihnimde belirdi. Bir eczacı olan Dr. John Stith Pemberton bir gün keşfettiği bu ferahlatıcı içeceğin bir de sodalı versiyonunu yaparak müşterilere sundu.Sodalı versiyonun beğenilmesi ve pazarlama unsurlarının da katkısıyla günümüzde içecek sektöründe bir ekol haline gelmesini sağlamıştır. Ülkemizde bu ekol 1964 yılında işadamı Kadir Has tarafından piyasaya sürülmüştür. Türkiye sektöründe ne denli başarıya ulaşıldığını hepimiz net bir şekilde görebiliyoruz. Bu başarı o denli büyüktür ki içimizden biri olan Muhtar Kent Coca Cola bünyesinde CEO olarak görev almaktadır. Türk toplumunun kültürel anlamda benimsediği bu içeceğin iftar sofralarındaki yerini görsel anlamda reklamlar sayesinde çok iyi besleyen coca cola bu anlamda da başarılı olduğunu bir kez daha göstermiştir. Türk toplumunu için çok kutsal olan bu değer yargısının içinde bir firmanın yer alması ulaşılabilinecek son noktadır. Coca cola sadece basit bir içecek satmıyor, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projeleriyle de doğal hayatın korunmasında söz sahibi oluyor.Son olarak Coca Cola’nın Atlanta’da yer alan müzesinde, yıllardır saklanan sırrı bizzat Muhtar Kent tarafından yerleştirildi.

7 Mart 2012 Çarşamba

Pek çok kişi gibi ben de İkea’dan yuva kurma içgüdüsünün kölesi olmuştum Eğer akıllıca bir şey görürsem, örneğin yin-yang şeklinde küçük bir kahve masası, ona sahip olmalıydım.
 Tyler'ın sahip oldukların sonunda sana sahip oluyor.
Biz tüketiciyiz tutkulu bir yaşam tarzının yan ürünleriyiz dediği Fight Club'ın sahnelerinde adeta İkea'nın özetinin yapıldığını görürsünüz.Defalarca seyretmeme rağmen hala aynı heyecanla izlerim.Geçenlerde bu filmin ruhbilimsel çözümlemesini okuyarak film hakkında kaçırdığım detayları görmemi sağlayarak ,tekrar detaylı olarak düşünmemi sağladı.
Sizde bu linkden yazıyı okuyabilirsiniz: http://www.akademikbakis.org/25/18.pdf
Yıllardır endüstride rakiplerinden sıyrılmasını iyi bilen , ürünlerinin yapım aşamasında tasarıma büyük önem veren İsviçre merkezli hazır mobilya ve ev aksesuarları markası İkea alanında öncü rolü oynayarak mağaza sayısını hergeçen gün arttırmaya devam ediyor.IKEA’nın ürün alımında izlediği politika ise gerçekten çok önemli.IKEA Güney Doğu Asya’da çocuk işçilerin çalıştırıldığı üretim merkezlerinden ve çalışanlara sigorta imkânının verilmediği şirketlerden ürün satın almıyor. Böylece hem etik, hem de kültürel açıdan ayrım yapmadan sosyal sorumluluğunu çok kolay yerine getirmiş oluyor. Bu özellikleriyle rakiplerinin arasından sıyrılıyor.1943'te kurduğu marka'nın kurucusu IKEA'nın adı, adının ve soyadının ilk harflerine ilaveten büyüdüğü mülk ve köyün baş harflerinin bileşimi Ingvar Kamprad Elmtaryd Agunnaryd'dan gelmektedir.Ayrıca 86 yaşındaki Kamprad 40 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin 5. adamı.IKEA reklamları ise başka bir yazı hazırlanacak kadar güzeller.Aşağıdan bazı örnekleri izleyebilirsiniz.

                                       

6 Mart 2012 Salı

İktisatçılar İçin Civciv Hikayesi

"Bir civciv karşıdan karşıya geçerken, otomobil tarafından ezilmiş."


 Merkantilistler: Ülkenin zenginliğinde azalma oldu. Daha çok civciv ihraç etmeliyiz.

 Fizyokratlar: Doğal düzen düzenler. Toprağı bol olsun.

 Klasikler: Görünmez el düzenler. Kalan sağlar bizim.

 Neo-Klasikler: Diğer şeyler sabitken (ceteris paribus), civciv karşıya geçebilirdi.

 Keynesyenler: Üst geçit yapılmış olsaydı (devlet müdahalesi), civciv ezilmezdi. Uzun dönemde tüm civcivler   ölüdür.

 Monetaristler: Para cezaları gereğinden az olduğu için civciv ezilmiştir. (Yanlış uygulanan para politikası)

 Yeni Klasikler: Ezildiğini fark etmesiyle birlikte bir daha ezilmeyecektir. (Rasyonel beklentiler). Sadece
 öngörülmeyen (süpriz) otomobiler civcivleri ezecektir.

 Yeni Keynesyenler: Otomobilin hızlı gittiğinden (ahlaki tehlike) haberi olmayan (asimetrik bilgi) civciv,  karşıya geçmek istediği için (ters seçim) ezilmiştir. Hem öngörülen hem de öngörülmeyen otomobiller civcivleri ezecektir. Ama öngörülmeyen otomobiller, daha çok ezecektir.

 Arz Yanlı İktisatçılar: Civciv kaybını telafi etmek için vergiler düşürülüp, civciv üretimi teşvik edilmelidir.

 Post-Keynesyenler: Otomobilin geçeceği belirsiz olduğu için civciv ezilmiştir.

 Anayasal İktisat: Otomobillerin hızlı gitmesi anayasa ile engellenmelidir.

 Reel Konjonktür Teorileri: Otomobil icat edilmeseydi, civciv ezilmeyecekti. ...

4 Mart 2012 Pazar


Rotary Kulübünün organize ettiği ‘Toplum Liderleri Geliyor’ etkinliğinin İlk haftasına Baybars Altuntaş’ın satış pazarlama eğitimi için Ankara’ya gitmem sebebiyle katılamadım.Ancak Baybars Altuntaş’ın eğitimine katılarak ne kadar doğru bir karar verdiğimi de anlamış oldum.Girişimcilik üzerine sohbet etmek ve kitabımı imzalatmak da ayrıca güzeldi.Toplamda 4 hafta süren eğitimler cumartesi günleri yapılmakta ve dün 2. haftasında olan eğitime katılarak birbirinden değerli konuşmacıları dinleme fırsatı buldum.Konuşmalar esnasında mülakat teknikleri , cv hazırlama gibi konularda aldığım notlardan bazılarını sizlerle paylaşmak istedim.Bu konular hakkında bir çok doküman , kitap okumuş olabilirsiniz ancak bu paylaşım sayedesinde bildiklerinizi tekrarlayabilir, bilmediklerinizden yararlanabilirsiniz.3.sınıfta okuyan, bugünlerde iş arama portallarında cv doldurmakla meşgul olan ben Bilgeadam İK’larının sunumu sırasında cv’nin anlamını bilmediğimi ve bugüne kadar merak dahi etmemiş olduğumu fark ettim.CV curriculum vitae kelimelerinin kıslatmasıdır. Curriculum Latince koşu anlamına gelirken vitae ise hayat yarışı anlamındadır.

İş verenlerin başvuru havuzundaki adayları incelerken ayırdıkları süre ise 5-7 arasında değişmektedir

.Özgeçmişinize önyazı ile kariyer hedefinizi de ekleyebilirsiniz.

Diğer adaylar arasından sıyrılmanın bir yöntemini de öğrendim kariyer sitelerinde iş verenlerin karşısına ilk çıkan ilanlar en son güncelleme yapanların profiliymiş.

İş arama siteleri dışında özel istihdam arama ofislerinin ise tercih edilebilecek alternatifler arasında ve adaylardan herhangi bir ücret talep edilmemekte.Çünkü hizmet bedeli sadece iş verenler tarafından alımakta

Genellikle paylaşılan beden dili konusundaki şu istatistik ise etkileme açısından % 80 beden dili ,kelimeler ise %20  olarak ifade edilirken bir başka konuşmacı ise % 55 beden dili,% 7 görünüş  %38 kelimeler ve ses tonu olarak ifade etti.

Ayrıca beden dili konusunda birçok kitap bulunmakta ancak Ömer Tezcan'dan -Acar Zuhar Baltaş’ın -kitabının en iyi kaynak olduğunu da tavsiye olarak aldım.

Sunum sırasında söylenilen Konfüçyus’ün şu sözleri ise notlarım arasında;
Duyduğumu unuturum

Gördüğümü hatırlarım

Yaptığımı anlarım

Sunumda paylaşılan Çok Güzel Harekeler Bunlar’ın mülakat ile ilgili eğlenceli skecine de yer vermek istedim
.

3 Mart 2012 Cumartesi

Çocuk Gözüyle Süt'e Yaklaşım

Tüketim dünyasında özellikle de gıda sanayisi anlamında çocuklar sektörü besleyen önemli damarlardan biri. Reklam ve pazarlama unsurlarının çocuk algısındaki yadsınamaz yerini göz ardı etmeyen sektör, bu durumun avantajlarını sonuna kadar kullanıyor. Bunun en çarpıcı örneğini son zamanlarda medyadan takip ettiğim bir süt reklamı o kadar güzel yansıtıyor ki. Sek süt firması günlük süt üretiminde çoğu firmanın da yaptığı gibi uzun zamandır yarım litre ve bir litrelik formdaki bu ürünün satışını gerçekleştiriyordu. Fakat tüketim açısından kolaylığı arttırmaya yönelik şekilde planladıkları 200 ml lik ambalaj fikri, firma için pazarlama ve satış anlamında oldukça cazip geldi. Firma tüketici anlamında büyük bir kitle olan çocuklar için, ürünün reklamlaştırma ve tanıtım aşamasında süt kutusunun ambalajında değişime gitme kararı almış. Ve ortaya şu ilginç fikir çıkmış. Her süt kutusu üzerine etiket mantığında olduğu gibi bir kişiselleştirme ve etikette ismi yazan çocuğun kendi sütünü içme fikri. Çocukların algı dünyasında reklamların yeri oldukça güçlü. Bu durumun avantajlarını kullanan üretici firma doğru ürün ile bu pazardaki yerini daima sağlam tutacaktır.

2 Mart 2012 Cuma

İnternet Girişimciliği ile ilgili 10 film

E-tohum tarafından belirlenen yeni ekonomiyle ilgili bilgi ve iş fikri sahibi olan girişimcilerin izlemeleri gereken 10 film...

• Umudunu Kaybetme (The Pursuit of Happiness) : Bu film Christopher Gardner adındaki bir röntgen cihazı satıcısının gerçek hayat hikâyesine dayanıyor. Alternatiflerinden 2 kat pahalı ve eski bir teknolojiye sahip bu cihazı adeta kendi üretmişçesine pazarlayan Gardner, karısı onu terk ettiğinde oğluyla baş başa kalıyor. Bu yetmezmiş gibi bir de üstüne Gardner ve oğlu evlerinden atılıyor, Gardner’ın banka hesapları ve kredi kartları kapatılıyor. Sonucunda ise baba-oğul sokakta yaşamaya mâhkum oluyor.
Bu ümitsiz durumda Gardner, büyük çaba sarf ederek borsacı olmak için bir iş fırsatı yakalıyor. Ancak bu işe kabul edilmesi için Gardner’ın 6 ay boyunca ücretsiz staj yapması ve seçilenler arasından sıyrılması gerekiyor. Bu zorlu günlerin ardından ise Christopher Gardner milyoner bir girişimci haline geliyor. Yaşanmış bir hayat hikâyesini anlatan bu film, zor zamanlar geçiren herkes için bir ilham kaynağı niteliği taşıyor.

• E-hayaller (E-dreams) : 90'lı yılların sonlarında Amerika’nın dört bir yanında dot.com fırtınası eserken Kore asıllı Amerikalı iki genç girişimci, Joseph Park ve Yong Kang yatırım bankacılığı yapmakla uğraşıyor. Daha sonra Park ve Kang atıştırmalık yiyecekleri, içecekleri ve video kasetleri 30 dakika gibi kısa bir sürede dağıtabilmek için kozmo.com’u kuruyorlar. 1998’de mobilyasız, boş bir depoda başlattıkları işi daha sonra büyüten iki arkadaş bisikletli dağıtıcılarını, internet sitelerini ve iş modellerini tüm şehirlere başarılı şekilde yaymaya başlıyorlar. 10 kişilik küçük bir şirketten 3.000 kişiyi istihdam eden ve 11 şehirde hizmet veren dev bir şirkete dönüşmeyi başaran girişimciler, o güne kadar eşi görülmemiş bir büyümeye imza atıyorlar. 250 milyon dolardan fazla bir sermayeye ulaşan ortaklar bu başarılarıyla Starbucks ve Amazon.com’un da ilgisini çekiyorlar.
2000 yılının nisan ayından sonra ise kahramanlarımız zor günler geçirmeye başlıyor. Dot.com balonu patladığında diğer internet şirketleri gibi onlar da ellerinde büyük ve kârsız bir şirket buluyorlar. Operasyonları tehlikeye giriyor, kavuniçi kıyafetli bisikletli dağıtıcıları işsiz kalıyor. E-Dreams, dot.com çılgınlığı yıllarındaki birçok şirketin başından geçenleri anlatan ve kaçırılmaması gereken bir belgesel niteliği taşıyor.

• Startup.com: Bu belgesel iki genç girişimcinin Kaleil Isaza Tuzman ve Tom Herman’ın 1998–2000 yılları arasında Amerika’daki devlet dairelerinin sözleşme ve satın alma departmanlarında kullanılacak bir yazılım üretmek üzere kurulan govworks.com’u konu alıyor. 1998'de Public Data Systems olarak kurulan şirket, internetin patladığı yıllarda kendisini internet portalı olarak değiştirmeye çalışıyor. 2001 yılının ocak ayında ise şirket, kurucuları tarafından First Data Corporation’a satılıyor. Ancak bu satış büyük bir zararla sonuçlanıyor ve girişimcilerin hayatta oldukları 3 yıl boyunca 60 milyon dolar harcadıkları tahmin ediliyor.
Yapımcılığını Jehane Noujaim ve Chris Hegedus’un üstlendiği bu film Kaleil Isaza Tuzman’ın Harvard Üniversitesi’nden sınıf arkadaşı olan Noujaim’in, Goldman Sachs’daki işinden ayrıldıktan sonra govWorks’u filme almaya başlamasıyla ortaya çıkıyor. Filmin çekilmesinden sonra ise Tom Herman ve Kaleil Isaza Tuzman Recognition Group ve JumpTV.com’da çalıştılar.

• Tesadüfi İmparatorlukların Yükselişi (The Triumph of the Nerds: The Rise of Accidental Empires) : Bu belgeselin tüm senaryosunu internetten okuma imkânı bulunuyor. 1996 yapımlı belgesel kronolojik olarak kişisel bilgisayarların, bir başka deyişle 1970'lerden başlayarak Altair 8800, Apple I, Apple II ve VisiCalc’in yükselişini, sonrasında da IBM PC ve Apple Macintosh devriminin 1980’lerdeki ve 1990'ların ortasına kadar olan gelişiminin hikâyesini anlatıyor.
Apple’in kurucusu Steve Jobs ve Microsoft’un kurucusu Bill Gates’le yapılan röportajların yer aldığı belgesel, bu alanda yapılmış önemli filmlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Filmin yazarı Robert X. Cringely’in, internet balonun patlamasından önce yani 1998'de çektiği ‘İnek Öğrenciler 2.0.1: İnternetin Kısa Tarihçesi’ adlı bir belgesel filmi daha bulunuyor. Önemli kişilerle röportajları içeren bu ikinci belgeselin mutlaka izlenmesi gerekiyor.

• Silikon Vadisi’nin Korsanları (Pirates of Silicon Valley) : 1999 yapımı olan bu film Paul Freiberger’ın ‘Vadide Ateş: Kişisel Bilgisayarların Yapılışı’ (Fire in the Valley: The Making of The Personal Computer) adlı kitabından uyarlanmış bulunuyor. Televizyon için yapılmış olan bu yarı belgesel kişisel bilgisayarların yükselişi sırasında Apple ve Micrososft arasındaki rekabeti konu alıyor. İki şirketin kuruluş aşamasındaki günlerini biyografik olarak ele alan film iki şirketi kurucularının bakış açılarını ve operasyonlarını kıyaslıyor.

• Hacking’in Gizli Tarihi : Bir Discovery Channel Belgeseli (Secret History of Hacking: Full Discovery Channel Documentary) :
Bilgisayar korsanlarının bilinmeyen tarihi bu film ile gün yüzüne çıkıyor. Hacker’lar veya bilgisayar korsanları bilgi teknolojisi (BT) sistemlerine para veya politik casusluk için dolambaçlı yollardan zekice giren suçlular olarak biliniyor. Geçmiş tüm haber ve gazeteler okunduğunda da bu görüşü destekleyen birçok yazıya rastlanıyor. Ancak sanılanın aksine gerçekler çok farklı olabiliyor. Bu belgesel Amerika’yı yöneten şirketlere karşı çıkan bir kültürün bilinmeyen hikâyesini anlatıyor.

• İşletim Sitemi Devrimi (Revolution OS) : 2001 yapımı olan ve J. T. S. Moore tarafından yönetilen bu belgesel filmde GNU, Linux, açık kaynak ve bedava yazılımın son 20 yıllık tarihçesi inceleniyor. Filmde ayrıca birçok girişimci ve internet dünyasının önde gelen isimleriyle yapılmış röportajlar da yer alıyor.

• Kod (The Code) : Finlandiya yapımı olan bu belgesel 2001'den bu yana yaşanan ve Linux’un gelişimi, dot.com yılları, internet şirketlerinin çöküşü, açık kaynak ve ücretsiz yazılım hareketinin gelişimi dönüm noktaları bulunan bir süreç anlatılıyor. Sektörde etkili insanlarla yapılan röportajlara da yer verilen bu film her ne kadar Finlandiya’daki bir televizyon için hazırlanmış olsa da İngilizce çekilmiş.

• Google Belgeseli: ‘Google nasıl çalışıyor? Ofisleri neye benziyor?’ diye merak edenlere hitap eden bu belgesel film, diğerlerinden farklı olarak arama sektörü liderine ait görüntüleri ve Google’ın çalışma koşullarını gösteriyor.

• Steve Jobs Stanford Commencement Speech 2005 : Tunç Kılınç‘ın Fikiratölyesi.com'da Türkçe’ye çevirdiği bu ünlü konuşma Türkçe altyazıyla izlenebiliyor. Steve Jobs’un gençlere “Aç kal, budala kal (Stay hungry. Stay foolish)” dediği bu konuşma “başarı ve tükenişi uç noktalarda yaşamış biri olarak gerekirse dünyanın sana sunduklarından vazgeç, hatta okula bile gitmeyebilirsin ancak asla maceracı ruhundan taviz verme” önerisinde bulunuyor. Girişimcilere yüreklerinin ve sezgilerinin sesini dinlemelerini, çünkü onların sahiplerini asla yanıltmayacaklarını tavsiye eden bu ünlü konuşma “Neyi sevdiğini bul. Aşık olacağın, büyük bir tutkuyla inanacağın işin sana zaten istediğin başarıları getirecek,” mesajını da veriyor.
kaynak:

Dünyanın Yeni Rezerv Para Birimi Yuan

Krizle birlikte bir türlü toparlanmayan güçlü ekonomilerin rezerv para birimi olan ABD dolarına bir alternatif bulundu.Bu alternatif arayışının sebebi kriz ortamından Asya ülkelerinin diğer ülkelere nazaran daha hafif atlatması.Bu süreç ile bazı ekonomistlerin Yuan tezi böylece haklı çıkmış oldu.Dünyanın ikinci büyük ulusal ekonomisine sahip Çin küresel pazarın önemli bir partneri.Bu büyük ekonomide Çin sürekli olarak her alanda yatırım yaparak ekonomisini büyütmeye devam ediyor.Çin'in bu yükselişi aynı zamanda Yuan'ın yükselişi demek.Çin ve Japonya ticaretlerinde'de Yuan ve Yen'i kullanıp doları devreden çıkararak dünyanın en büyük ekonomik gücü ABD'ye rakip olmayı hedeflediler.Çin Yuanı 2015 itibarıyla tamamen konvertabl hale getirerek kısıtlamalar olmadan serbest şekilde işlem görerek finans piyasalarını serbestleştirip ticari olarak önemli bir noktaya gelmeyi planlıyor.Ayrıca geçenlerde okuduğum habere göre Yuan son 17 yılın en yüksek seviyesine ulaşmış.

1 Mart 2012 Perşembe

Biscolata Reklamı

Bir çikolata yazısı üzerine dün facebookta gördüğüm ve açıkcası şaşırarak izlediğim videoyu izledikte sonra bu satırları yazmaya karar verdim.Bir alışveriş merkezinde Biscolata reklamlarında oynayan yakışıklı ,kaslı yarı çıplak abilerimizin etrafını sarmış kızların çığlık attığı video ile sosyal medyayı bu manken arkdaşlarla fotoğraf çektirmiş cesaretinden dolayı tebrik edilen bir teyze var.Son zamanlarda kadınlar arasında bir fenomen haline gelmiş reklam beklentiyi karşılamış gözüküyor.Tüketicinin ne düşündüğü dikkate alınarak Şölen markasının Biscolata Mood adına İstanbul Reklam ajansı tarafından Küba'da çekilmiş.Reklam kampanyasında kullanılan çıplaklık figürünün ise bir çok marka tarafından kullanılıp tutulduğunu görüyorum.Newyork'ta gördğüm durum ise bunu açıklar nitelikte; yeni açılan Abercrombie mağazasının açlışında üstsüz şekilde duran makenleri görebilmek adına metrelerce uzunlukta sıraya girmiş insan kalabalığı vardı.Eğer birileri kalkıp bunun bi benzeri Türkiye'de yapıcaz deselerdi hiç olmaz o iş derdim heralde;)

Çikolatadaki Son Trend

Günümüz gıda sektöründe çikolata ve türevleri pazarı sürekli bir değişim halinde.FMCG'nin tüketim çılgınlığına varan boyutlardaki hızına yetişebilmek adına firmalar günden güne ARGE'ye ayırdıkları bütçeyi arttırmaktalar.Çikolata pazarının son zamanlardaki trendi de hepimizin pazarlama ve doğru satış teknikleriyle gün içerisinde sosyal medyada başta olmak üzere marketlerde vs. karşılatığımız reklamlarda sıkça görmeye başladığımız uzun ince bir formdaki çikolata kalıbıdır.Bu çikolata formu reklamlar sayesinde medyada halk üzerinde büyük bir etki bıraktı.Görsel anlamda insanların hoşuna giden bu çikolataların ambalajı diğer çikolata üreticilerini de harekete geçmesiyle piyasada bu uzun ince formun birçok türevini görmeye başladık.Bu başarılı çikolata kalıbını tüketim dünyasına kazandıran sektörün öncü kuruluşlarından olan ETİ , sektörde yer alan diğer rakip firmalarına da örnek oldu.Toplum tarafından beğenilen bu çikolatalar ambalaj faktörünün tüketime ve pazarlama ya katkısının en önemli kanıtlarından biridir.Doğru reklam ve doğru ürünün bileşiminin başarılı sonuçlar verdiği bu örnekle açık bir şekilde görülmektedir.

Gönül, ne kahve ister ne kahvehane; gönül sohbet ister, kahve bahane


Resmi Gazete’de ilana çıkan Türk tescillenecek haberini okuduktan sonra durmayıp kendime bol köpüklü bir kahve yaptıktan sonra kahvemi yudumlayarak yorumlamak istedim.Bir fincan Türk Kahvesi kahve için 55 kahve çekirdeği gerekliymiş.Tarihsel açıdan bakarsak Türk kahvesi Habeşistan(Etiyopya)'dan tüm Ortadoğu'ya yayılmış.İstanbul'a ise 1517 yılında Yemen Valisi Özdemir Paşa  lezzetine hayran kaldığı kahveyi getirdi. Genellikle sohbetlerin ve kahvede oyunların yanında tercih edilen kahve o dönemler sosyal hayatın vazgeçilmezi arasındaydı.Ayrıca tıka basa yenilen yemeklerin üstüne sindirim için idealdir. 
Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları Ahmet Efendi Kurukahveci ve Ortakları Komandit Şirketi, Türk Kahvesi'ne coğrafi işaret verilmesi için 4 Mart 2011 tarihinde Türk Patent Enstitüsü (TPE) Başkanlığı'na başvurdu.
TPE'nin coğrafi işaretlerin korunmasına ilişkin tescil talep ilanı, Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlandı.Türk kahvesinin denetimi ise Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından belirlenecek ilgili kamu kurumları tarafından yapılacak. Resmi Gazete'de yayımlanan ilana, 6 ay içinde itiraz edilmezse Türk Kahvesi coğrafi işaret alacak.

Mutluluğun Gizi

Paulo Coelho'nun Simyacı'sında mutluluğu aramaya çıkan çobanın yolculuğu bölümünde yaşlı bir adam bir öykü anlatır;
Bir tüccar mutluluğun gizini öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış. Delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel şatoya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş. Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman, girdiği salonda hummalı bir manzarayla karşılaşmış. ... Tüccarlar girip çıkıyor, insanlar bir köşede sohbet ediyor, bir orkestra tatlı ezgiler çalıyormuş. Dünyanın dört bir yanından gelmiş lezzetli yiyeceklerle dolu bir masa da varmış. Bilge sırayla bu insanlarla konuşuyormuş ve bizim delikanlı kendi sırasının gelmesi için iki saat beklemek zorunda kalmış. Delikanlının ziyaret nedenini açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge, ama mutluluğun gizini açıklayacak zamanı olmadığını söylemiş ona. Gidip sarayda dolaşmasını, kendisini iki saat sonra görmeye gelmesini salık vermiş. "Ama, sizden bir ricada bulunacağım," diye eklemiş, delikanlının eline bir kaşık verip, sonra bu kaşığa iki damla sıvı yağ koymuş. "Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinizde tutacak ve yağı dökmeyeceksiniz." Delikanlı sarayın merdivenlerini inip çıkmaya başlamış, gözünü kaşıktan ayırmıyormuş. İki saat sonra bilgenin huzuruna çıkmış. "Güzel" demiş bilge, "Peki, yemek salonumdaki Acem halılarını gördünüz mü? Bahçıvanbaşının yaratmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördünüz mü? Kütüphanemdeki güzel parşömenleri fark ettiniz mi?" Utanan delikanlı hiçbir şey göremediğini itiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü bilgenin kendisine verdiği iki damla yağı dökmemeye çabalamış, başka bir şeye dikkat edememiş. "Öyleyse git, evrenin harikalarını tanı." demiş ona bilge. "Oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin." İçi rahatlayan delikanlı kaşığı alıp sarayı gezmeye çıkmış. Bu kez, duvarlara asılmış, tavanları süsleyen sanat yapıtlarına dikkat ediyormuş. Bahçeleri, çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat yapıtlarının zarafetini görmüş. Bilgenin yanına dönünce, gördüklerini tüm ayrıntılarıyla anlatmış. "Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede?" diye sormuş bilge. Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş. "Peki" demiş bunun üzerine bilgeler bilgesi, "Sana verebileceğim tek öğüt . var. Mutluluğun gizi dünyanın tüm harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan...
Özetleyecek olursak başarının ve mutluluğun sırrı dengeyi korumakta yatıyor.

Kazlar ve Takım Oyunu

Takım çalışmalarında pek uyumlu sayılmam ancak bu sorunun uyumsuzluğumdan kaynaklandığını düşünmüyorum.Grupta bir isteksizlik ve yılma gördüğümde bunu söylerim ve bu konuda alternatif üretmeye çabalarım.Bunun içinde benim tecrübemden çıkardığum ders bana göre lidercilik rolünü fazla benimsemişlerle fazla bulunmamaktır derim.Takım oyunu ile ilgili kaynaklık edebilecek doğanın içinden bir takım oyunu yazısı hazırladım.
Kazlar birlikte uçarken V tarzında bir uçuş şeklini koruyarak uçarlar.Bu sayede bir kazın uçabileceği mesafeden ne kadar fazla uçtuklarını biliyor musunuz? Tam olarak %70 oranında daha uzun mesafeye uçabiliyorlar.
V tarzı uçuşta tüm kazlar nereye uçulduğunu ve hedefi çok iyi bilirler , ona ve ortak amaca bağlıdırlar.
En önde uçan kaz, havanın direncini en fazla hisseden kazdır.Eğer bir kaz V tarzı uçuş şeklinden çıkarsa sürtünme kuvvetiyle diğer kuşların temposunu yakalar.Her kanat çırpış arkadaki kazı yukarı kaldıran bir güç oluşturur.V tarzı uçuş ile bir kazın uçabileceği mesafeden %70 daha fazla yol katedebilirler.
Hava direncini en fazla hisseden en öndekidir.Öndeki kaz yorulunca sürünün arkasına geçer ve yerini başkası alır.Ayrıca uçarlarken öterek uçarlar ve bu arkadakiler , öndekilere hızlarını korumaları için destek ve cesaret verir.
 

Marlo Morgan Bir Çift Yürek kitabında Aborjinlere atletizimdeki yarışları anlatır.Onlara bize özgü yarışlardan birini tanımlayabilmek için bir sıraya dizilip hızla koşmaya başlamamızı önerdim ve en hızlı koşanın kazanmış olacağını söyledim.Kabile halkı gözlerini kocaman açarak bana baktılar ve biri şöyle dedi; 'İyi ama bir kişi kazanırsa bütün ötekiler kaybetmiş olur.Bunun neresi eğlenceli ki?... Neden insanları böyle bir deneyime tabi tutup, sonrada tek bir kişiyi gerçekten kazananın o olduğuna inandırmaya çalışıyorsunuz? Bunu anlamak bizler için çok zor.Sizin insanlarınız bunu kanulleniyor mu?'' diyen Aborjinlere Morgan cevap verememiş.