29 Şubat 2012 Çarşamba

24M


Kot Pantolonlu Yönetici kitabında rastladığım bu yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.Osmanlı İmparatorluğunun son dönem padişahlarından Ahmet Vefik Paşa yönetici olmanın sırlarını araştırmış ve 24-M formülünü bulmuştur.Yazar bu listeye 22-M daha ekleme yapmış.Ancak ben Ahmet Vefik Paşanınkilerle sınırlı tutacağım yazıyı.

1- Muteber (Geçerli)
2- Mutena (Seçkin)
3- Mutedil (Ilımlı)
4- Mu’tezim (Azimli)
5- Mutlif (Bağışlayıcı, affedici)
6- Muvakkit (Zamanı iyi ayarlayabilen)
7- Muvaffak (Başarılı)
8- Muzaffer (Galip)
9- Müdebbir (Tedbirli)
10- Müeyyid (Disiplinli)
11- Mütefekkir (Düşünür)
12- Müferrih (Güler yüzlü)
13- Muhibbi (Muhabbetli, seven)
14- Mükrim (Cömert, ikramcı)
15- Mültefit (İltifat eden)
16- Mümeyyiz (İyiyi kötüden ayırabilen)
17- Münevver (Aydın)
18- Mübeşşir (Müjdeleyici)
19- Mübeccel (Yüceltilmiş)
20- Muvahhit (Allah’a inanan)
21- Mücerrib (Tecrübeli)
22- Müfarik (Fark edebilen)
23- Müeyya (Hazır olan)
24- Müceddid (Cildini, görünüşünü yenileyen)

27 Şubat 2012 Pazartesi

Barney'nin Değişimi

Sürekli havalı görünen ,şık takım elbiseler giyen , kadınlara cinsel obje olarak bakan tek gecelik ilişkilerin adamı barney aslında yaşadığı bir olay sonucu şu anki haline gelmiştir.İzleyip , görelim :)

23 Şubat 2012 Perşembe

İktisatta Otistikleşme

Bu paylaşım kimilerine göre sıkıcı gelebir ancak içerik benim ilgimi çekti çünkü eğitim gördüğüm iktisat eğitimimin çarpıklıkları konusunda eleştirel gözlemler yapılmış ve aranızda okumak isteyenler çıkabilir diye düşündüm.Hasan Korkmaz'ın 15. İktisat öğrencileri kongresine katılmayı düşünüp hazırladıktan sonra bir takım aksilikller dolayısıyla katılmaktan vazgeçtiği bildiriyi sizlerle paylaşmak istedim.Post otistik iktisat hakkında bilgilendirici bir yazı olduğunu düşünüyorum. Öğretilen mevcut iktisat öğretisinin insanları toplumdan uzaklaştırmakta olduğu ve gerçeklerden bağımsız bir bilimmiş gibi gösterilip bizleri otistikleştirmektedir. Mevcut olan neo-klasik iktisat öğretisinin bu görevi tam olarak yapamadığı, bireyleri toplumdan uzaklaştırarak olayları anlamasını ve yorumlamasını güçlendirmiştir ve iktisadı toplum üstü bir bilim olarak göstermektedir. İktisat bilimini çok fazla matematikselleştirerek toplumdan uzaklaştırılmaktadır. Aslında herkesin bildiği gibi iktisat toplumla her zaman iç içe olmuştur. Bugün verilen mevcut iktisat öğretisi de tüm bunlara kanıttır. Üniversitelerde verilen iktisat derslerinin büyük çoğunluğunun matematik ağırlıklı olması nedeniyle sosyal bilimlerden ayrıymış gibi göstermektedir. Fakat iktisat bilimi sürekli diğer bilim dallarıyla birlikte hareket etmiştir.Mevcut neo-klasik iktisat anlayışında matematik değişmez bir ders olarak hemen hemen hepsinde bir nevi kendisini garanti altına almak için vazgeçilmez bir araçtır.Tüm bu söylediklerimiz matematiğe düşman olmak değil iktisat biliminde matematiğin amaç olarak değil ancak bir araç olarak kullanılması ve matematiğin matematik eşittir iktisat düşüncesi içerisindedirler. Belki de bu sistemin getirdiği bir şeydir. Halbuki iktisat biliminin matematik dışında ilgilenmesi gereken alanlarda vardır. Mesela siyaset gibi ama bugünün iktisat öğretisinde siyaset bilimi neredeyse yok sayılacak kadar az öğretilmektedir. İktisadı siyasetten olabildiğince uzaklaştırmaktadır ama tarih boyunca siyasilerin birçok söylemi iktisadı doğrudan etkilemiştir. İktisadın içerisinden siyasi olan kısmı çıkardığımız zaman iktisadın ilgilenmek zorunda olduğu ekonomi kısmı kalmaktadır yani iktisat ile siyaset iç içe girmiştir ve bizler bu dersi tam olarak alamayan öğrenciler olarak bu eğitimi aldıktan sonra birer iktisatçı olarak topluma ne kadar faydalı olacağız olayları ne ölçüde yorumlayabileceğiz veya çözüm üretebileceğiz. Belki de bu nedenden ötürü öğretilen iktisat anlayışı iktisadi sorunlara çözüm bulamamaktadır. Oysaki bizler yarın okul bittiğinde tüm iktisadi sorunlara çözüm aramak için sorumlu olmak durumundayız. Neo-klasik iktisat anlayışı teoremler üzerine kurulu bir anlayış olduğundan uzun dönemde gerçekçi çözümler önerememiştir. Mesela bu teoremin vazgeçilmezlerinden olan piyasada tam rekabetin olduğu doğru değildir gelir dağılımındaki eşitsizlikten dolayı, diğer şartlar sabitken varsayımı da doğruluğu çok düşük bir varsayımdır sürekli değişen ve gelişen toplumlarda diğer şartlarda değişir sabit kalmaz ve tam istihdam işsizlik oranımızın göz önünde olduğuna göre bu varsayımında gerçeklik payı düşüktür oysaki gerçek sorunlardan bazıları olan makro iktisadın temel konularından az gelişmişlik, işsizlik, yoksulluk ve gelir dağılımındaki eşitsizlik gibi birçok önemli konuları açıklayamamaktadır çünkü bu sorunların sonuçları toplumsaldır . Sonuçları doğrudan toplumu etkileyen bir bilim toplumdan ayrı düşünülemez. Neo-klasik iktisat öğretisinin uygulama alanı olmayan bir toplumda matematikle bir nevi kendisini garanti altına almaya çalışmaktadır. Bunun yerine sadece neo-klasik iktisat anlayışının dışındaki iktisadi anlayışları da öğrenerek gerekirse bunlardan bir sentez çıkartılarak bazı iktisadi sorunlara çözüm aramamız daha gerçekçi olacaktır. Ve biz bu eğitimi almakta olan iktisatçılar olarak iki eğri arasında kalan iktisattan ziyade daha doğru ve gerçekçi olan iktisadı öğrenmenin hakkımız olduğuna inanmaktayız…

18 Şubat 2012 Cumartesi

İş Dünyasında Kadınların Oranı

Yakında elinin hamuruyla erkek işine karışma lafının tam tersi söylenicek görünüyor.Şirketkerin üst yönetimine kadar birçok pozisyonda kadın çalışan sayısı giderek artmakta. Kadınlar eğitimleri, iş tecrübesi ve estetik kaygılarıyla göz doldururken duygusal zekâlarıyla da iş dünyasına ayrı bir bakış açısı getiriyorr.Türkiye'de En fazla kadının çalıştığı şirket İş bankası .Verilere göre Türkiye’de kadın yönetici istihdam edilme oranı yüzde 25. .Şu an için hala veriler istenilen düzeyde kabul edilmesede iş dünyasında topuk sesleri geliyor. Lizbon Kriterleri yüzde 60 kadın istihdamına işaret ederken, biz bu oranın yarısına bile yaklaşabilmiş değiliz. Bu sorunu çözebilmek için ise şirketler kota uygulaması yaparak kadın-erkek eşitliğini dengelemek için pozitif ayrımcılık yapılmalı.

Forbes Araştırması - Dünyanın En Büyük Şirketleri

Forbes dergisinnin dünyanın en büyük 2000 şirketini açıkladığı Global 2000 araştırmasına göre, dünyanın en büyük şirketi ABD’den JP Morgan Chase olurken listeyi İngiltere’den HSBC takip ediyor . 3.şirket ise ABD’den General Electric,. ”Global 2000” listesinde ise toplamda ABD’den 536, Japonya’dan 260, Çin’den 121, Kanada’dan 67 ve Hindistan’dan 57 şirket yer alıyor..Sektör bazında incelersek eğer listede 27 adet farklı sektör yer almakta.Finansal sektördeki krize rağmen bankacılık ise 315 şirketle birinci sırada. Listede 12 Türk şirketide var.Türk şirketlerinde de ilk sırada banka sektörü yer almakta.

Listeye giren Türk şirketleri ve piyasa değerleri:

274. sırada Türkiye Garanti Bankası (16,06 milyar dolar)
288. sırada Türkiye İş Bankası (12,6 milyar dolar)
321. sırada Koç Holding (7,45 milyar dolar)
343. sırada Akbank (15,75 milyar dolar)
414. sırada Sabancı Grup (7,33 milyar dolar)
534. sırada Türkiye Halk Bankası (8,10 milyar dolar)
609. sırada Türkiye Vakıflar Bankası (5,93 milyar dolar)
666. sırada Türk Telekom (11,25 milyar dolar)
683. sırada Turkcell (13,19 milyar dolar)
934. sırada Enka (7,29 milyar dolar)
1507. sırada Türk Hava Yolları (2,87 milyar dolar)
1872. sırada Doğan Holding (1,68 milyar dolar)

4 Şubat 2012 Cumartesi

Doğum Günü


Doğum günleri kimilerinin sabırsızlıkla beklediği, kimilerine göre ise diğer günlerden pek farkı olmayan gün.Sanırım herkesin bu konuda bir hikayesi vardır.Mesela doğum günü olan kişinin bilmediği farzedilen ancak ortamdaki  herkesinde bildiği süprizliği kaçmış süprizler ise en sevdiklerim arasında:) süprizin bariz bir şekilde belli edilip herşeyden haberdar salağa yatarak o  anın gelmesini  beklemiş birçok insan vardır.Bu yüzden profesyonellik , iyi bir organizasyon gerektirmeli.Bu arada bu konuda nerden çıktı derseniz bu yazıyı yazdığım gün benim doğum günüm.Gözlemlerime göre doğum günlerinin 20 yaşına kadar sevinçle karşılanıp ,20'den sonra ise önemi kalmıyor.Yani yaşa ve döneme göre değişikenlik göstermekte.Yaşlılığa bir adım daha yaklaşmanın sevincini yaşamanın garip hüznünü yaşayanlarınızda vardır elbette.Bu konuda kendimden bahsedecek olursam eğer her doğum günümde sahte kutlama mesajları almamak adına facebookta doğum tarihimi kaldırırım.Kabul etmeyenler çıkabilecek olsa bile bence herkes bugünlerde birkaç kişinin aramasını ister.Son olarak Google da doğum günü yazdığımda çok fazla içerik çıktı, klasik doğum günü mesajlarından sıkılanlar için kullanabileceğiniz çok güzel kaynaklar bulunmakta.

2 Şubat 2012 Perşembe

Birileri batıyorsa birileri de mutlaka kazanıyordur

Son günlerde Margin Call , the Company Man gibi kriz ortamını işleyen filmlerde artış olması halkın anlamakta zorluk çektiği krizi en güzel şekilde anlatmakta.Ekonomik kriz film yapımcılarına malzeme kazandırmış durumda.
Daha önce Amerika nın ırak savaşındaki tutumunu ve yanlışlarını gözler önüne seren No End İn Sight' in yönetmeni Charles Ferguson. The İnside Job ile 2011 yılının En İyi Belgesel Oscar Ödülüne layık görüldü.
Amerikan finans sisteminin işlendiği bu belgeselde ise dünyada milyonlarca insanın fakirleşmesine sebep olan krizin tesadüf olmadığını, tepedeki yüzde 1’lik kısımın büyük paralar kazandığını seyredenlere açık bir şekilde gösteriyor.ABD’de milyonlarca kişi evine varıncaya kadar her şeyini yitirirken, dünyada yüz milyonlarca kişiyi açlık sınırının altına düşerken, krizin zenginlerin servetlerini arttırdığını beyaz perdeye yansıtıyor.
Ayrıca birçok ekonomist, fon yöneticisi, iktisat profesörü, kamu yetktilileri gibi kişilerle yaptıkları soru cevap şeklindeki açıklamalar yer almakta sunumu ise Matt Damon yapmakta.

1 Şubat 2012 Çarşamba

İş Dünyası İle İlgili Filmler

 İngiliz Daily Telegraph gazetesi, geçmişten günümüze iş dünyasını anlatan en iyi filmleri seçti.Daha önce izlenmesi gerekenler tavsiyelerime ek olabileceğini düşündüm.

Aklı Havada (Up in the Air - 2009)

Ünlü ABD’li aktör George Clooney’nin, Ryan Bingham adlı bir insan kaynakları danışmanını canlandırdığı 2009 yapımı filmde, şirketler işten çıkardıkları çalışanlarına “kovulduklarını” söylemesi için Bingham’a ödeme yapıyor.Ancak Bingham, kendi kariyerini yeniden başlatamayacak kadar güçsüz olduğunu öğrendiğinde, hayatı tamamen değişiyor
                             
Takas (Trading Places - 1983)

Eddie Murphy ve Dan Aykroyd’un en iyi performanslarından birini sergiledikleri 1980 yapımı filmde, iki milyarder kardeş, disiplinli emtia yatırımcısı Louis Winthorpe’u (Dan Aykroyd) yolsuzluğa bulaştırıp, düzenbaz çalışan Billy Ray Valentine’i (Eddie Murphy) adam etme üzerine iddiaya girer.Güçsüz durumda olan bir kişinin içindeki cevheri nasıl ortaya çıkardığını gösteren klasik bir hikaye olan film, iş dünyasına yönelik eleştirel diyaloglarıyla dikkat çekti.
                             
Kazan Dairesi (Boiler Room - 2000)
Bu film, New Yorklu kurnaz borsa işlemcilerinin, saf müşterilerini nasıl kandırdıklarını anlatıyor ve finans dünyasının karanlık gerçeklerini gözler önüne seriyor.
Giovanni Ribisi, Ben Affleck ve Vin Diesel gibi oyuncuların yer aldığı filmde, Wall Street’in kirli oyunları anlatılıyor.
                            
Bir Şirket Komedisi (The Hudsucker Proxy - 1994)

Coen kardeşler olarak tanınan Joel ve Ethan Coen’in hırs ve zenginlik düşkünlüğünün tehlikelerini anlattıklarını kara filmde, Hudsucker firmasının sahibi Waring Hudsucker (Charles Durning) intihara kalkışınca, yönetim kurulu başkanı Sidney Mussberger (Paul Newman), şirketten para kazanmak için bir plan kuruyor.Planda, işi bilmeyen birinin şirketin başına geçip, şirketi finansal olarak kötü duruma sokması gerekiyor. Böylece borsada kötüye giden şirketin durumundan yararlanıp, hisseleri en düşük fiyattan alabilecek. Şirketin posta servisinde yeni işe başlayan Norville Barnes (Tim Robbins) şirketin başına geçiyor. Gazeteci Amy Archer (Jennifer Jason Leigh) birşeylerin ters gittiğini anlayınca, olayı araştırmaya başlıyor.
                              
Sigara İçtiğiniz İçin Teşekkürler (Thank You for Smoking - 2006)

İş dünyası ile Washingtonlı politikacılar arasındaki karanlık ilişkiler Sigara İçtiğiniz İçin Teşekkürler adlı filmde net bir şekilde gözler önüne seriliyor. Sigara şirketleri için lobi çalışmaları yapan halkla ilişkiler uzmanı Nick Naylor (Aaron Eckhart), sigara paketlerinin üzerine kuru kafa ve çapraz kemikler koyup koymamayı tartışan ABD Senatosu tarafından görevlendirilir.
Film doğru savunma ve iddialarla, kötü bir ürün için bile olumlu reklâm yapılabileceğini anlatıyor.

                              
Dokuzdan Beşe (Nine to Five - 1980)

Dolly Parton, Jane Fonda, Lily Tomlin gibi yıldız isimlerin yer aldığı 1980 yapımı filmde, bu üç kadın hoşlanmadıkları patronlarını kaçırıp, esir alırlar. Patronları bir evde esir haldeyken, üç kadın çalıştıkları ofisi daha modern, renkli ve kendileri için daha yaşanabilir hale getirir.
ABD’deki mesai saatlerine gönderme yapan filmde, monoton iş yaşamından sıkılan çalışanların, yaşamlarını daha eğlenceli hale getirebilmek için neler yapabileceği gözler önüne seriliyor.
                              
Borsa (Wall Street - 1987)

Film, 1980’li yıllarda kapitalizmin zirveye çıkışını ve “Hırs güzeldir” mottosunun nasıl kabul edildiğini gözler önüne seriyor. Finansal hırsın yıkıcı gücünün bugün bile ekonomi dünyasına etki ettiği yaşanan son krizde kanıtlandı.Başrollerinde Charlie Sheen ve Michael Douglas’ın yer aldığı filmde, Sheen Wall Street’ten daha fazla para kazanmaya çalışan bir borsa işlemcisini, Douglas öğle yemeği yemenin bile zaman kaybı olduğunu düşünen başarılı bir borsacıyı canlandırıyor.

                            
Amerikan Sapığı (American Psycho - 2000)

İşi hakkında kendisine sorulan sorulara “genelde cinayetler ve infazlarla uğraşıyorum” diye cevap veren baş kahramanlara sahip bütün filmler karanlıktır.Bret Easton Ellis’in aynı adlı kitabından uyarlanan filmde, filmin baş kahramanı Patrick Bateman (Christian Bale), güzel arabalara binen, güzel kadınlar beraber olan, en ünlü restoranlara giden, Harvard Üniversitesi mezunu bir Wall Street zenginidir. Her şeyin en iyisini tüketmesine rağmen bir süre sonra bunlardan sıkılmaya, ve "insanları tüketmeye" başlar.
                             
Amerikalılar (Glengarry Glen Ross - 1992)

Alec Baldwin, Kevin Spacey, Ed Harris, Jonathan Pryce ve bu filmdeki rolüyle 1992 yılında verilen Akademi Ödülleri'nde en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar'ına aday gösterilen Al Pacino gibi usta oyunların oynadığı film, karanlık işler çeviren bir emlak şirketinin New York’taki ofisinde geçer.Emlak şirketinde en fazla satışı yapan satıcıya ödül olarak Cadillac Eldorado model bir araba, ikinciye bıçak takımı verilirken, üçüncünün ödülü işten kovulmaktır. Film çalışanlar arasındaki rekabeti ve ABD gayrimenkul sektörünün karanlık yüzünün en güzel şekilde anlatıldığı yapımlardan biri olarak kabul ediliyor.
                             
Gazap Üzümleri (The Grapes of Wrath - 1940)

Pulitzer ödüllü ABD’li yazar John Steinbeck’in aynı adlı romanından uyarlanan filmi, birçok ünlü yönetmene ilham kaynağı olan ve toplamda dört Akademi ödülüne sahip John Ford yönetmiştir.ABD’li bir ailenin Büyük Buhran zamanında ayakta kalmak için verdiği savaşı anlatan film, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçerken yaşanan sancılı süreci en iyi şekilde anlatmaktadır.
                             

Bir Kodak Hikayesi

Gülümseyin kodakla cümlesini duyamayacağız artık ,özel anlarımıza seyirci olmuş mutlu aile fotoğraflarının yaratıcısı 131 yıllık dünya devi Kodak iflasın eşiğinde.
1888’de ilk taşınabilir fotoğraf makinesini, 1975’te ilk dijital fotoğraf makinesini üreten dünyanın her yerinde ofisi ve çalışanı olan Kodak'ın artan maliyetleri, satışlarının ve nakitinin hızla azalması ile iflas başvurusunda bulundu.Kodak ‘ın yanlış pazarlama stratejileri ve teknolojiye uyum sağlayamaması şirketi batışa sürükledi
Ne yazıkkı Günümüz şartlarına ayak uydurumayan , yeniliklere yetişemeyen şirketlerin sonu aynı olmakta , kapanan şirketler kervanına katılmaktalar..Ancak içinizden birinin 500 milyon dolar vermesi halinde şirket bulunduğu kaostan çıkabilir :) Yazının sonunda birkaç Kodak reklamı yer almakta 2. reklamda Bill Cosby oynuyor, hatırlatmak istedim.