18 Nisan 2012 Çarşamba

Lisina

           Karnımdan gelen açlık sinyallerine kulak verip saat 12 de çıkan yemeğe yetişmek üzere okulun yolunu tutup büyük iştahla masaya oturduktan sonra yemeğe çatalımı uzatırken telefonuma nerden geldiğine kanaat getiremediğim sabit telefon numarasından gelen arama ile Lisina gönüllü doğa eğitmenliği projesine seçilmiş olduğumu mutluluk duyarak öğrenmiş oldum.Üzerinden 10 dk geçmeden bir diğer yolculuk tarihimde netleşmiş oldu.Hakkaride gerçekleşecek olan Bilişimde Yeşil Zirvesine başvuru yapmış olduğum zirveye memnuniyetle katılabileceğim cevabını verdim.
            Burdur’a yolculuk öncesi açıköğretim sınavından çıkıp apar topar eşyalarımı hazırlarken acaba şunuda mı alsam bunu damı alsam derken dışarıdan gelen halk otobüsü sesi ile Burdur otobüsüne geç kalacağımı fark ederek acele ile otobüsün peşinden koşup yetişemeyeceğimi anlayarak otostop yapmaya karar verip üstelik otogara erken dahi gelmiş oldum.
            Yolculuk sonrası Burdur merkeze  gelerek otogar binası olduğuna kanaat getiremediğim binanın önünde 2 defa geçip otogar olduğunu anladıktan sonra kuzenimle buluşup minibüsle Lisina proje alanına yakın olan Karakent yol ayrımında  4x4 araçla alınıp Kanseri önleme amacıyla ,Veteriner Hekimi  Öztürk Sarıca önderliğinde 9 alt proje ile çalışmalarına devam eden Lisina dünyasına gelmiş oldum.
            Burdur gölünün kıyısında kurulan Türkiye’nin ilk yaban hayatı rehabilitasyon merkezi olma özelliğini taşıyan alanda özlemini yaşadığım doğa hayatını bulmuş oldum.Alanın tasarımı, kalıntılardan alınmış ağaçlardan oluşturulan odunlarla yapılmış yerleşim yerleri,çadır ve listenin uzamasına sebeb olan sayamadığım bir çok şey beni etkileyenler arasında.
Alanda organik tarım uygulanmakta.Bir  çok yaban hayvanı tedavi ve bakımı yapılmakta.
Lisinia’da gelen misafirlere özel kendi üretimleri olan daha önce duymadığım  oldukça lezzetli olan karpuz pekmezi ikram ediliyor.Çeşitli bölgelerden gelmiş gönüllülerle olan sohbetler ise ayrıca keyifli.Ortamda ilk dakikadan itibaren
Yıllardır tanışmış gibi samimiyet içerisinde.Çok geçmeden şehir hayatında bulmakta zorlandığımız kahvaltı sofrasına oturduk.Ayşe’nin yaptığı ispanaklı kek eşliğinde iştahla yapılan kahvaltı sonrası alanı gezerek daha fazla bilgi sahibi oldum.Daha sonra çadıra geçip öğlen yemeğinde ne yapalım sorusu ile alana geldiğimden beri aklımda olan kerpiç fırında pide yapma fikrinden onay alıp hadi yapalım çağrısına uyarak ilk kez yaptığım  pideyi fiyaskoya uğramadan diğer arkdaşların yardımı ile hazırlayarak kısa sürede mideye indirdik.
            Alana birçok misafir gelmekte ve gelen misafirlere alanın gezdirilmesi genellikle bizlere düşmekte.Farklı lise ve ilköğretim okullarından gelen öğrencilere farkındalık yaratmak amacıyla doğa konusunda sunum eşliğinde eğitim vererek öncesi ve sonrasında yaşadıklarını gözlemlemek gerçekten görülmeye değer.
Ayrılış günü geldiğinde Burdur’dan ayrılmadan önce yemeden gitmek olmaz diye düşündüğüm Burdur şiş için farklı lokanta adresleri verilmesine rağmen lezzet durakları programıyla bilinen Mehmet Yaşin’in izinden giderek Özsarı’yı kebab salonunu seçtim ve Burdur’a yolu düşenlere tavsiye ederim.Merak edenler için çektiğim fotoğrafı eklemeyi de unutmadım.



























4 Nisan 2012 Çarşamba

BİLİNÇLENDİR(ME)MEK

Son yıllarda kamuoyunun yakından ilgilendiği ve çok büyük çapta katılım gösterdiği bir sosyal proje var. ‘Mavi Kapak’ dersem büyük küçük her yaştan insanın bu gönüllülük hareketi hakkında az çok kulak aşinalığı ya da konuya ilişkin duyarlılığı vardır. Peki bu ‘Mavi Kapak’ nerden ortaya çıkmıştır? Bir üniversite öğrencisinin engelli bir çocuğa tekerlekli sandalye edinmesini sağlamak istemesiyle başlayan ve ilerleyen aşamalarda bu durumu yaşayan birçok engelli bireyin toplumda mağdur olduğunu ve daha çok kişiye ulaşabilmek mantığıyla başlatılan bir projedir. Bu proje kapsamında hem geri dönüşüme olan bilinci arttırma hem de toplumda engellerinden dolayı birçok kısıtlamayla karşılaşan engelli bireylere yardımcı olmayı amaçlayan gönüllülük hareketi başlamıştır. Bu konu ülkemizde artık öyle bir noktaya gelmiştir ki; 10 kişiden 7’sinin konuya ilişkin bilgisi vardır. Bundan nasıl bu kadar emin oluyorsunuz diye sorarsanız geçen hafta gözlemlediğim bir olayı anlatayım. Arka bir sokakta yürürken orta yaşlı bir kadınının yerden eğilip plastik pet şişeyi almasını önce çevre kirliliğini engelleme amacıyla yapmış olduğunu sanmış olsam da kadının şişeyi değil de kapağı alarak şişeyi tekrar bulduğu yere bırakması beni hem güldürdü hem de bu yazıyı yazmaya yönlendirdi. Kendisine göre ‘Mavi Kapak’ projesine katılmak için etrafından kapak topluyor ama neden topluyor? Çünkü engelli vatandaşlar için tekerlekli sandalye sağlanacak. Toplum olarak iyi şeyler yapmak istiyoruz, halkımızı bilinçlendirmek istiyoruz, çevre sorunlarına duyarlı olmasını istiyoruz ama bu konuda ne kadar başarılıyız? Bir pet şişenin kapağını toplamak için bu kadar uğraşıyoruz da bir diğer plastik materyalin doğada kaç yıl geçtikten sonra toprağa karışacağı bilincini vermek belki de asıl mesele.

1 Nisan 2012 Pazar

VOLKSWAGEN CEO'SUNUN RAKİP MARKA İNCELEMESİ


Markaların üretim aşamasında birbirlerinden ilham aldıklarını bir çok kez bilmekte, piyasadaki ürünlerden görebilmekteyiz.Buna örnek olarak 64.cü Frankurt otomobil fuarında VW Grup CEO'su Martin Winterkorn fuarın en önemli modellerinden biri olan Hyundai i30'u mercek altına alarak kameraların habersiz dikkatle ürünü incelediğini ve bu yeni teknoloji karşısında oldukça şaşırdığını görüyoruz.Hatta bu gözlem video sonuna doğru metre ile ölçüm yapmaya kadar gitmiş durumda.