23 Şubat 2012 Perşembe
İktisatta Otistikleşme
Bu paylaşım kimilerine göre sıkıcı gelebir ancak içerik benim ilgimi çekti çünkü eğitim gördüğüm iktisat eğitimimin çarpıklıkları konusunda eleştirel gözlemler yapılmış ve aranızda okumak isteyenler çıkabilir diye düşündüm.Hasan Korkmaz'ın 15. İktisat öğrencileri kongresine katılmayı düşünüp hazırladıktan sonra bir takım aksilikller dolayısıyla katılmaktan vazgeçtiği bildiriyi sizlerle paylaşmak istedim.Post otistik iktisat hakkında bilgilendirici bir yazı olduğunu düşünüyorum.
Öğretilen mevcut iktisat öğretisinin insanları toplumdan uzaklaştırmakta olduğu ve gerçeklerden bağımsız bir bilimmiş gibi gösterilip bizleri otistikleştirmektedir. Mevcut olan neo-klasik iktisat öğretisinin bu görevi tam olarak yapamadığı, bireyleri toplumdan uzaklaştırarak olayları anlamasını ve yorumlamasını güçlendirmiştir ve iktisadı toplum üstü bir bilim olarak göstermektedir. İktisat bilimini çok fazla matematikselleştirerek toplumdan uzaklaştırılmaktadır. Aslında herkesin bildiği gibi iktisat toplumla her zaman iç içe olmuştur. Bugün verilen mevcut iktisat öğretisi de tüm bunlara kanıttır. Üniversitelerde verilen iktisat derslerinin büyük çoğunluğunun matematik ağırlıklı olması nedeniyle sosyal bilimlerden ayrıymış gibi göstermektedir. Fakat iktisat bilimi sürekli diğer bilim dallarıyla birlikte hareket etmiştir.Mevcut neo-klasik iktisat anlayışında matematik değişmez bir ders olarak hemen hemen hepsinde bir nevi kendisini garanti altına almak için vazgeçilmez bir araçtır.Tüm bu söylediklerimiz matematiğe düşman olmak değil iktisat biliminde matematiğin amaç olarak değil ancak bir araç olarak kullanılması ve matematiğin matematik eşittir iktisat düşüncesi içerisindedirler. Belki de bu sistemin getirdiği bir şeydir. Halbuki iktisat biliminin matematik dışında ilgilenmesi gereken alanlarda vardır. Mesela siyaset gibi ama bugünün iktisat öğretisinde siyaset bilimi neredeyse yok sayılacak kadar az öğretilmektedir. İktisadı siyasetten olabildiğince uzaklaştırmaktadır ama tarih boyunca siyasilerin birçok söylemi iktisadı doğrudan etkilemiştir. İktisadın içerisinden siyasi olan kısmı çıkardığımız zaman iktisadın ilgilenmek zorunda olduğu ekonomi kısmı kalmaktadır yani iktisat ile siyaset iç içe girmiştir ve bizler bu dersi tam olarak alamayan öğrenciler olarak bu eğitimi aldıktan sonra birer iktisatçı olarak topluma ne kadar faydalı olacağız olayları ne ölçüde yorumlayabileceğiz veya çözüm üretebileceğiz. Belki de bu nedenden ötürü öğretilen iktisat anlayışı iktisadi sorunlara çözüm bulamamaktadır. Oysaki bizler yarın okul bittiğinde tüm iktisadi sorunlara çözüm aramak için sorumlu olmak durumundayız. Neo-klasik iktisat anlayışı teoremler üzerine kurulu bir anlayış olduğundan uzun dönemde gerçekçi çözümler önerememiştir. Mesela bu teoremin vazgeçilmezlerinden olan piyasada tam rekabetin olduğu doğru değildir gelir dağılımındaki eşitsizlikten dolayı, diğer şartlar sabitken varsayımı da doğruluğu çok düşük bir varsayımdır sürekli değişen ve gelişen toplumlarda diğer şartlarda değişir sabit kalmaz ve tam istihdam işsizlik oranımızın göz önünde olduğuna göre bu varsayımında gerçeklik payı düşüktür oysaki gerçek sorunlardan bazıları olan makro iktisadın temel konularından az gelişmişlik, işsizlik, yoksulluk ve gelir dağılımındaki eşitsizlik gibi birçok önemli konuları açıklayamamaktadır çünkü bu sorunların sonuçları toplumsaldır . Sonuçları doğrudan toplumu etkileyen bir bilim toplumdan ayrı düşünülemez. Neo-klasik iktisat öğretisinin uygulama alanı olmayan bir toplumda matematikle bir nevi kendisini garanti altına almaya çalışmaktadır. Bunun yerine sadece neo-klasik iktisat anlayışının dışındaki iktisadi anlayışları da öğrenerek gerekirse bunlardan bir sentez çıkartılarak bazı iktisadi sorunlara çözüm aramamız daha gerçekçi olacaktır.
Ve biz bu eğitimi almakta olan iktisatçılar olarak iki eğri arasında kalan iktisattan ziyade daha doğru ve gerçekçi olan iktisadı öğrenmenin hakkımız olduğuna inanmaktayız…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder